27.4.14

tüm günah tanımların: öğrenmek

lise yıllarımdan beri hep öğrenmenin daha kolay bir yolu olduğunu düşündüm. sadece düşünmedim tabii öğrenmek konusunda araştırmalar, potansiyel yeni yollar araştırdım. 2000 yıllık sıradan öğrenme teknikleri arasından zaman ve performans bakımından en faydalı olanını bulmaya çalıştım daha sonra da yeni yollar aradım. hâla arıyorum.

öğrenmek için o sırada bir otoritenin (öğretmen, hoca vb.) kontrolünde olmalı mıyız? diye sordum bir gün. yardımlaşma temeliyle yapılan sevimliliklerin otoriteden daha faydalı olduğu sonucuna vardım. çocuğu, yeğeni, komşunun çocuğunu çalıştırırken otoriter bir tavır yerine palyoçomsu bir tavırla anlatıldığında aktarılan bilgilerin daha doğru yerlerde daha kalıcı şekilde saklandığını gördüm. biz yazılımcılar buna save etmek diyoruz :D öğrenmek de budur zaten.

öğretilmeye çalışılan kişi öğretilmek istenen konuya ilgisizse? diye sordum başka bir gün. bu soruya daha zor yanıt buldum. integrali gereksiz bulan birine integral öğretmek imkansıza yakın. şayet bunu yapabildiyseniz öğreniciyi farkında olmadan integralin gerekli olduğuna ikna etmişsiniz demektir.

soru sormayan öğrenici ilgisiz öğrenicidir hatta öğrenici bile değildir. 2000 yıllık sıradan öğrenme teknikleri bu öğrenicilerde işe yaramaz. öğrenicinin ilgi derecesi ne kadar erken teşhis edilirse sonuca o kadar erken varılır. öğrenici arzu etmelidir. öğretici değil.

sıradışı öğrenme teknikleri teorilerim


uykuda öğrenme
günümüzde mümkün olmayan rüya kontrolünün (rüyaya yön vermenin) bulunuşuyla ortaya çıkacak öğretme yöntemi. bir gün gelecek ve insanlar uyumadan önce aldıkları ilaçlarla veya yataklarındaki teknolojilerle rüyalarına programlaya bilecekler. ister eğlenceli, ister öğretici rüyalar görecekler. bir sabah uyandıklarında ispanyolca konuşabilecekler. bu öğretim tekniğinde öğreticiye ihtiyaç olmayacaktır. çünkü öğretici bizzat öğrenicinin hayal gücü ve bilincidir.

bu gibi fantastik görünen öğrenme teknikleri geleneksel öğrenme tekniklerine kıyasla çok az zamanda çok daha fazla bilgi aktarımını mümkün kılacak. keşke bilim dünyayı kurtarmaya öğretmekten başlasa. tabii her şeyin bir sektörü olduğu gibi öğrenmenin de sektörü var. sıradışı öğrenme yöntemlerinin var olmasını istemeyecek dev öğretme şirketleri ve devlet kurumları olacaktır. dünya bu kadar iğrenç bir yer işte sevgilim. insan insanın kurdu.

21.4.14

30 mart yerel seçimini okudum

anladıklarımı anlatayım. eğer trafolara gerçekten kediler girdiyse. oylamaya hiçbir hile karışmadıysa...

maçı bdp kazandı. bildiğim kadarıyla bdp kendi tarihinin en fazla belediye rekorunu 30 mart'ta kırdı.

maçı chp, mhp, cemaat ve diğer muhalifler kaybetti.

akp hanesine puan getirmeyen bir zafer elde etti.
seçim haritası kaynağı: http://www.hurriyet.com.tr/yerel-secim-2014/
matematiksel şeyleri bir kenara bırakalım. sosyal açıdan bakacak olursak ben cemaatin halk üzerine etkisi konusunda abartılı düşünüyormuşum. cemaat halk üzerinde o kadar da etkili değilmiş. tüm muhafazakarlar cemaati desteklemiyormuş. hatta muhafazakarların büyük çoğunluğu akp taraftarıymış.

ihtimaller,
ya cemaat akp ile ters düştüğünden beri çok güç kaybetti ya da cemaat henüz düğmeye basmadı. 17 aralık operasyonları sonucunda "cemaat düğmeye bastı" diye düşünüyordum, medya böyle düşünmeme sebep olmuştu ama şimdi düşününce cemaatin elinde birkaç koz daha olabilir. az önce aksu tv'de akp sözcüsü bir adamın belediyecilik ve cemaat hakkında konuşmalarını dinledikten sonra akp zaferi konusunda emin değil hissine kapıldım. bakalım.

biz küçük başların otlarken arada bir kafasını kaldırıp olanları izlemek dışında elinden hiçbir şey gelmiyor. büyük başların kavgasına dahil olamıyoruz. ha en fazla yazıyoruz o kadar.

20.4.14

fanatizmin kitabı

18.4.14

erkekler tuvaleti felsefeleri: kıskançlık

bugün okulda erkekler tuvaletinde ilginç sayılabilecek bir muhabbete tanık oldum. x,y ve z arkadaşlarım ayaküstü tartışıyorlardı. x, y'nin manitasının bacağına bakmış y x'in bakışını fark etmiş ve bu konuyu gündeme getirip ufaktan serzeniş ediyor. z'ye soruyor, "sen hiç arkadaşının bacağına bakar mısın?" z: "yatağa bile atarım" gibi bir yanıt veriyor. x ve y "yok artık" tarzında bir şey diyor ve gülüyorlar. ben bu sırada su döküyorum. y bana seslenerek "aga soruyu duydun, sen bakar mısın?" dedi. ben de tuvaletten çıkarken "dekolte varsa bakarım tabii ama o niyetle bakmam" dedim.

derse çıkarken ayaküstü kıskançlığın gerekli olup olmadığını tartıştık. genel kanı, dozunda kıskançlığın gerektiğiydi. ben o an aklıma gelen bir teori sundum. kıskançlık diye bir duygu olmasaydı. yani insanlar eşlerinin diğer insanlarla birlikte olmasına kızmasalardı ve toplumda çok eşlilik (önüne gelenle yatmak da diyebiliriz) olağan bir şey olarak karşılansaydı cinsel ilişkilerle yayılan ölümcül hastalıklar daha kolay ve hızlı yayılırdı ve insan nesli m.ö. 5000'li yıllarda falan tükenirdi. dedim.

kıskançlık sadece nüfus planlamasının kontrolden çıkmasını engellemiyor, insan ırkının tükenmesini de engelliyor galiba.

7.4.14

dil öğrenememek

öncelikle herkes biliyor ki "lan var ya, ingiltere'de 3 ay çalışsak ingilizce'yi öğreniriz, böyle kitaptan olmuyor" ama hepimizin ingiltere'ye gidecek parası, cesareti yok. ama ingilizce bilmeden türkiye'de iş bulmak zor artık. eğitim setleri de göründüğü kadar eğitici değil hem de pahalı.

ilkokul 4. sınıftan beri (11 yıldır) ingilizce dersi görüyorum. hâla bir ingilize adres tarif edemem. çünkü meb'in ve hatta yök'ün ingilizce öğretmenlerinin çoğu bir ingilize adres tarif edemez. bilmeyen adamı öğretici yaparsan öğrenici de bilmeden mezun oluyor. kör köre yol gösteremez. bu söz dursun buralarda belki atasözü olur.

çözüm önerim var mı, tabii ki var. belki de kitaplardan, sözlüklerden ingilizce öğrenemememizin nedeni dil algımızın yanlış olmasındandır. dile dil diye bakmasak belki de daha kolay öğreniriz. toplumumuzdaki mevcut dil algısı öğrenimimizi yavaşlatıyor ve hatta durduruyor. mevcut dil algımızı nasıl kırarız bilmiyorum ama deniyorum. bugün kürtçe öğrenmeye başladım. iki hafta boyunca başlangıç seviyesinde kürtçe öğrenmeye çalışacağım. iki hafta sonra başlangıç seviyesinde arapça öğrenmeye çalışacağım. bu iki dili kitaplardan değil bizzat bu dili konuşabilen arkadaşlarımdan yazarak, okuyarak değil konuşarak öğrenmeye çalışacağım. böylece kanser gibi ensemi bırakmayan dil öğrenememe illetinden kurtulacağım. şayet iyi senaryo gerçekleşir de kurtulursam 2015'e i can çatır çatır speak english diyerek gireceğim inşallah.

torpilli atamaların falan da allah komple cezasını versin.