28.8.13

benim oğlum da hayırsız, bir izm'e ist olamadı

hani analar oğullarından yakınırken "bir baltaya sap olamadı" derler ya, bu yakınma da değişiyor.

gerçekten, samimiyetle hiçbir izm'i kendime yakın bulmuyorum. "ideolojime uymuyor" demiyorum çünkü bir ideolojim de yok.

marksist, kapitalist, anti-kapitalist, anti-emparyalist...

hani dinleriz amcalarımızdan, dayılarımızdan "seksenlerdeki sağcı-solcu olaylarında sokakta en çok dayağı tarafsızlar yedi. yolunu kesip soruyorlar 'sağcı mısın solcu mu?' genç korkuyor tabii 'abi valla sağcı da değilim solcu da' diyor. başlıyorlar dövmeye, genç karşılık verirse çıkarıyor biri belindeki dede yadigarını çekiyor tetiği. ölen ölüyor, kalan kalıyordu."

geçenlerde yaşıtım bir grup gençle muhabbet ediyorduk. genç "senin ideolojin ne?" diye sordu. hazırlıksızım tabii, ama hemen "ideolojim falan yok. apolitiğim ama apolitikliği bile samimi bulmuyorum. oldum olası siyasetten hazzetmem" gibi bir şey dedim.

genç biraz kızan bir ifadeyle "sen karl marx okudun mu?! biliyor musun karl marx'ı?" dedi. "karl max'ı kulaktan dolma biliyorum ama hiçbir kitabını okumadım." diye yanıt verdim.

gencin yüzü, bakışları öyle bir acıma ifadesi aldı ki. gözlerimi ayıramadan gözlerinin içine baktım. ilk defa birinin bana acıyışını bu kadar saf, net bir şekilde gözlemliyor, tecrübe ediyordum.

karl marx'ı okumamış olmam beni o gencin gözünde cahilin de dik alâsı, karaktersizin de bayrak taşıyanı biri yaptı galiba.

bu kısa bakışma sonlanınca o ortamdan ayrılmam gerektiğini kendime itiraf ettim.

hayat çok ilginç.

ahmetisti mehmetist'ten ayırt etmem. isterim ki sistem fakirin yanında olsun. fakire birkaç şans daha tanısın. ama bu isteğim bir izm'e bağlandığında rahatsız oluyorum. ben ahmetist de değilim, mehmetist de.