Birbirimizi neden sevmediğimizi anlamak güç değil. Bir kişiyi sevebilmek için gereken koşullar bir türlü bitmek bilmez. O kişi çok iyi bir sırdaştır fakat bu yeterli değildir. Kara gün dostudur bu da yeterli değildir. Çünkü kendimizi insan olarak en üst basamağa koyarız ve hiç kimse bu son basamağa ulaşamaz. O en üst basamaktan her şeyi yönetebileceğimizi zanneder ve sevgi denen kapsamlı bir olgudan kendimizi soyutlarız. Bazılarını; en üst basamakta olmadığımızı hatırlattığı için, bazılarını ise bizi hiç övmediği –diğer insanlarla eşit gördüğü- için sevmeyiz. Tüm bunlar olurken kendimizi ön planda tutmak için sürekli olarak içerisinde insan sevgisi, saygı, vicdan kelimelerinin geçtiği çoğu başka yerden araklama cümleler kurarız. Her şeyin temelinde dikkat çekmek istememiz yatar.
Tüm bunları yapan biz değilmişiz gibi mutsuz olduğumuz durumlarda ise yalnız olduğumuzu söyler, ne kadar çaresiz olduğumuzu düşünürüz. Bu üzücü görünen fakat yine kendi egomuzu yüksek gösterme amacı taşıyan bir durumdur. Çünkü sevgiyi yaşamının merkezine almayan insanlar kendi egosunu şişirmek için iki farklı yola başvururlar. Bunlardan birincisi; yukarıda da belirttiğim gibi kendini en üst basamağa koyarak diğer insanlardan daha farklı olduğunu düşünmek, ikincisi ise diğer insanları en üst basamakta görerek kendisini imkânsızlıklar içinde düşünüp yakınmak. Bu yakınma durumunda insanlar, az imkân içinde veya toplumdan daha düşük bir hayat standardında yaşamış başarılı ve tanınmış kişileri kendilerine referans alarak yine kendini yüksek gösterirler.
Birbirimizi sevseydik kem kendimizi hem de çevremizi bu şekilde oyunlarla kandırmamıza gerek kalmazdı. Zaten kişiler birbirini her anlamda koşulsuz kabul eder ve farklılıkların çeşitliliği besleyen, hayatı daha yaşanır kılan detaylar olduğunu ve bunlarsız yaşamın anlamsız olacağını bilirdik. Yalnızlık da olmazdı hem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder