bu yazıyı üniversitede bir laboratuvardan yazıyorum. biliyorum sabit beyinlerin arasında tutunmanın zor olduğunu. beni tanımla desen onlar eminim "haşarı" ya da "dipte" diye tanımlarlar. ben ne bileyim öyle aynı şeyleri monoton bir hayatı ne bileyim...
belki de seviyorum sıkıcı bir hayatı. varsa bir bilgisayarım elimde, ha bir de internetim varsa elimin altında yakınlar uzak, bilgisayar dost oluyor benim için. sen nasılsın alışabildin mi bensizliğe. yok kendini yorma yalan söyleme. varlığımla yokluğum arasında uçurum yoktur benim. en fazla boş sandalyemi görünce aklına gelirim. unutmak için yerimi doldurmaya çalışırsın belki benim yerime bir yastık koyarsın . ben mi ben aynıyım. yine cahilim biraz. çok değer veriyorum. hani sana da öyle yapmıştım. ama ayrılırken dahi kendimi suçlamıştım. sen yine de beni affetmiştin. belki de demiştin bir kez de affeden olayım. çıkıyorum dışarı bir yağmur yağmaya başlıyor inat ediyorum açmıyorum şemsiyemi. ıslanıyorum, sırılsıklam oluyorum. eve dönüyorum ıslak halimle sıcak yatağa uzanıyorum. affedersin hayvan gibi yatıyorum. bunu biraz hasta olmak için yapıyorum hasta olamıyorum. hastalığa karşı bir bağışıklık kazanmışım sanki. ya da manevi hastalıklarım engel oluyor buna. inan bazen çok üzülüyorum ağlamaklı oluyorum ama seni düşününce bir kahkahadır kendimi alamıyorum. yok sana gülmüyorum kendi cahilliğime. diyorum sen kim ki ağlıyorsun. ağlamak doğruyu ilke edinmiş yanlış adamların işi. ben kendimi o kadar yüksekte görmüyorum. neyse seni fazla sıktım, özür dilerim. son bir şey var. o yastığı kaldır yerime bir kırlent koy. o kadar mı değersizim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder