23.4.15

Mutlak huzur mümkün mü?

Mutlak huzur, dinlerin “cennet” adıyla andıkları zaman ve mekanın değersiz olduğu, mevcut kapasitemizin, aklımızın tanımlayamayacağı bir yerde var. Çünkü orada istenen her şey elde edilebiliyor. Hem de henüz istemeden… Zaman bu yüzden değersizdir orada.

Peki burada, beşerlerin dünyasında mutlak huzura ulaşmak mümkün mü?

Hayır, mutlak huzuru tesis etmek şu an yaşadığımız dünyada mümkün değil, ütopya bile değil. Birini mutlak huzura ulaştırmak için diğerlerinin huzurunu kaçırmamak elde değil.

Yanlarında büyüdüğüm, beni doğuran, doyuran, eğiten anne babamın mutlak huzur içerisinde yaşamasını isterim, bunu her çocuk ister. Ama şayet babam veya annem veya her ikisi mutlak huzura ulaşırlarsa dünya benim için büyük olasılıkla cehennemden farksız olacak.

Mutlak huzuru hepimiz bencilce güdülüyoruz. Bu, savaşların son bulmamasını açıklıyor. Liseli heteroseksüel bir ergenin mutlak huzur anlayışı, sınırsızca video oyun ve atıştırmalıkların (fastfood) yanında sınırsız bir cinsel deneyim silsilesidir. Bu ergen, Komşu Şule Teyze ve kızları dâhil tüm dişi insanlarla cinsel doyuma ulaşmadan mutlak huzura ulaşamayacağını düşünür. Bu ergene mutlak huzuru verdiğimizi varsayalım, karımızla kızımızla sınırsızca vakit geçirsin, yani biz bir eş ve baba olarak bu duruma ses etmemiş olsak, eşimiz ve kızımız ne derece kabul eder bu durumu? Yahut kabul etseler dahi o günden sonraki ev içi hayatımız nasıl sarsılmamış bir huzur çizgisinde devam edebilir?

Anlatmak istediğim işte bu, huzur çakışması. O ergenin mutlak huzura erişmesi için yüzlerce insanın huzuru çökecek, yaşantıları sekteye uğrayacak.

Mutlak huzura ulaşma ihtimalimiz dünyanın geriye kalan nüfusunun bizim emellerimize uygun hareket etmesine bağlı, aynı şey uğruna yaşamalı ve çalışmalıyız. Hedeflerimiz ortak olmalı. Ancak böyle mutlak huzuru tesis edebiliriz. Bunu yapabilmemiz için ya büyük savaşlarla tüm etnik ve kültürel yönden farklı olanları katletmeliyiz Hitler gibi (ki bu süreçte birçok kişinin huzurunu ve canını almış olacağız) ya da dünyanın geri kalanıyla bağlantısı olmayan bir adada kendi ırk ve kültürümüzden yeni bir dünya kuracağız ki bu bile huzur çakışmasının önüne geçmeyecektir.

Babamın benim hakkında düşlediği gelecek, benim kendim için düşlediğim gelecekten çok farklı. Örneğin babam şu an evlenip çoluk çocuğa karışmamı istiyor, ben özgürce kısa film çekmeye devam etmek istiyorum. Babam da ben de huzurlu bir hayatı düşlüyoruz ama farklı şekillerde.

Sadece kendi hayatım konusunda değil, ülkemizin geleceği konusunda da babam en az benim kadar ülkemizin kalkınmasını istiyor ama zıt siyasi görüşlere sahibiz.

Tüm bunlar yüzünden hiçbir zaman mutlak huzuru tesis edemeyiz. Bunu biliyor olsak bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder