Mutlak huzur,
dinlerin “cennet” adıyla andıkları zaman ve mekanın değersiz olduğu, mevcut
kapasitemizin, aklımızın tanımlayamayacağı bir yerde var. Çünkü orada istenen
her şey elde edilebiliyor. Hem de henüz istemeden… Zaman bu yüzden değersizdir
orada.
Peki burada,
beşerlerin dünyasında mutlak huzura ulaşmak mümkün mü?
Hayır, mutlak
huzuru tesis etmek şu an yaşadığımız dünyada mümkün değil, ütopya bile değil.
Birini mutlak huzura ulaştırmak için diğerlerinin huzurunu kaçırmamak elde
değil.
Yanlarında
büyüdüğüm, beni doğuran, doyuran, eğiten anne babamın mutlak huzur içerisinde
yaşamasını isterim, bunu her çocuk ister. Ama şayet babam veya annem veya her
ikisi mutlak huzura ulaşırlarsa dünya benim için büyük olasılıkla cehennemden
farksız olacak.
Mutlak huzuru
hepimiz bencilce güdülüyoruz. Bu, savaşların son bulmamasını açıklıyor. Liseli
heteroseksüel bir ergenin mutlak huzur anlayışı, sınırsızca video oyun ve
atıştırmalıkların (fastfood) yanında sınırsız bir cinsel deneyim silsilesidir.
Bu ergen, Komşu Şule Teyze ve kızları dâhil tüm dişi insanlarla cinsel doyuma
ulaşmadan mutlak huzura ulaşamayacağını düşünür. Bu ergene mutlak huzuru
verdiğimizi varsayalım, karımızla kızımızla sınırsızca vakit geçirsin, yani biz
bir eş ve baba olarak bu duruma ses etmemiş olsak, eşimiz ve kızımız ne derece
kabul eder bu durumu? Yahut kabul etseler dahi o günden sonraki ev içi
hayatımız nasıl sarsılmamış bir huzur çizgisinde devam edebilir?
Anlatmak
istediğim işte bu, huzur çakışması. O ergenin mutlak huzura erişmesi için
yüzlerce insanın huzuru çökecek, yaşantıları sekteye uğrayacak.
Mutlak huzura
ulaşma ihtimalimiz dünyanın geriye kalan nüfusunun bizim emellerimize uygun
hareket etmesine bağlı, aynı şey uğruna yaşamalı ve çalışmalıyız. Hedeflerimiz
ortak olmalı. Ancak böyle mutlak huzuru tesis edebiliriz. Bunu yapabilmemiz için
ya büyük savaşlarla tüm etnik ve kültürel yönden farklı olanları katletmeliyiz
Hitler gibi (ki bu süreçte birçok kişinin huzurunu ve canını almış olacağız) ya
da dünyanın geri kalanıyla bağlantısı olmayan bir adada kendi ırk ve
kültürümüzden yeni bir dünya kuracağız ki bu bile huzur çakışmasının önüne
geçmeyecektir.
Babamın benim
hakkında düşlediği gelecek, benim kendim için düşlediğim gelecekten çok farklı.
Örneğin babam şu an evlenip çoluk çocuğa karışmamı istiyor, ben özgürce kısa
film çekmeye devam etmek istiyorum. Babam da ben de huzurlu bir hayatı
düşlüyoruz ama farklı şekillerde.
Sadece kendi
hayatım konusunda değil, ülkemizin geleceği konusunda da babam en az benim
kadar ülkemizin kalkınmasını istiyor ama zıt siyasi görüşlere sahibiz.
Tüm bunlar yüzünden
hiçbir zaman mutlak huzuru tesis edemeyiz. Bunu biliyor olsak bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder