30.11.13

ateizm ve kafamdaki deli sorular

bir insanın bir yaratıcının varlığına inanmayışı bana o kadar doğal geliyor ki. hiç yadırgamıyorum. yadırgayanları yadırgıyorum.

bir ateist arkadaşım, "abi geçen bir yerde konu açıldı allah'a inanmadığımı söyledim, öyle şaşırdılar ki 'ne dedim lan ben?' diye düşünmeye başladım" dedi. ve ekledi "niye bu kadar şaşırıyorlar? allah'a olan inancın benim ona olan inancıma mı bağlı? ben inanmayınca sen de mi inanmamış sayılıyorsun?"

"beni biliyorsun inançlı - inançsız diye insanları ötekileştirmem. benim gözümde deist, ateist, hristiyan, müslüman falan hep aynı. insanların allah'la arasındaki ilişkisinden bana ne?" dedim. sağ olsun "biliyorum, işte niye senden çok yok?" diye sordu. düşündük düşündük düşündük...

işe yarar bir yanıt bulamadık. sonra dedim ki "abi ben de bazı ateistlerde mantık hatası seziyorum, mesela adam ateist ve bana ateizmi övgüyle anlatıyor, beni ateist yapsa yılbaşı piyangosu kazanmış gibi sevinecek, niye ki?"

biraz da bunu düşündük. inançsız biri inançlı birini niye inançsız yapmaya çalışır ki? dinsizlik bir din mi? aynı şekilde inançlı biri inançsızlığı seçmiş birini niye zorla inançlı yapmaya çalışır ki? zorla sevap olur mu?


bir müslüman olarak bu tarz videolardan iğreniyorum. inançsızı inançlı yapmayı görev bellemiş tuhaf inançlılar kendilerine bir çeki düzen verseler çok hoş olacak.

27.11.13

kışlık profil fotoğrafı

ülkemize kış geldi. artık montsuz dışarı çıkmamaya özen gösteriyoruz. montlar ve ağır ceketler kısaca kışlıklar gün yüzüne çıktı. facebook, twitter ve buna benzer sosyal ağlarda hâla yazlık profil fotoğrafları var. yakında tıpkı kıyafetlerimiz gibi profil fotoğraflarımız da kışlık olacak.

"karın tadını yine çocuklar çıkardı"

bazı şanslılar karda, kayakta fotoğraflanırken çoğu şanssız minik kardan adamlarla fotoğraflanacak.

"arkadaşlar tünelin ucu bombok bir yere çıktı"

sosyal ağlar özellikle de twitter büyük ölçüde vatandaştan haber alma servisi gibi çalışıyor. kahramanmaraş - gaziantep arasında buzlanma var mı, trafik nasıl? gibi soruların yanıtlarını artık radyo ve tvlerden değil internetten alıyoruz. bunu bilerek keşke tüm haber sağlayıcı vatandaşlar yanıltıcı bilgi yayınlamamaya özen gösterse. hayat bayram olsa.

23.11.13

21.11.13

Evlilik Aşkınızı Öldürmesin İstiyorsanız Alışveriş Listesi Hazırlamayın

Uzun zamandır "evlilik aşkı öldürür" mü ve bir ilişki acaba nasıl ilk günkü kadar heyecanlı yaşanılabilir? gibi sorulara yanıt olacak uzun uzun bir yazı yazmaktaydım. Fakat değinilmesi gereken o kadar çok konu vardı ki... Bunu anlatabilmek için taaa dünyanın var oluşuna / var oluşumuza kadar uzanmak gerekiyordu. Bu yazıyı tamamlamak için sürekli araştırıyor, evli yada boşanmış çiftlerle sohbetler ediyor öğrendiklerimi kaydediyordum.

Ta ki bir alışveriş listesi hazırlayıp eşime "bunları alır mısın?" diye verdiğim anda aldığım cevaba kadar.

"Aşkım eğer evliliğimizin monotonlaşmasını istemiyorsan lütfen bana alışveriş listesi hazırlama"

O an aklımda ard arda ışıklar yandı, işte bütün mesele buydu aslında. Alışveriş listesi hazırlamadan karşılıklı olarak ihtiyaçların karşılanmasıydı bütün sorun. Yani atomu parçalamaya gerek yok tu...

Çünkü erkek tabiatında sürekli ödüllendirilmek ister, eğer eline yapılması gereken herşeyi yazıp verirseniz bu erkek için sadece yapması gereken bir iş bir görev olur. Kafasında sürekli "erkek olduğum için çalışmalıyım eve bakmalıyım" mantığı oluşur ve zamanla da erkekler alışveriş yapmaktan nefret eder. Bunun yerine "eve para bıraktım, sen gider alırsın" demeye başlarlar.

Sizde artık parayı alıp tek başınıza markete, pazara gitmek, eve dönüp onları yerleştirmek ee almışken bir de yemek yapmak... derken hayatınızı kendi elinizle yemek, temizlik, bulaşık üçgeninde sıkıştırmakla monotonlaştırmış olursunuz. Sonra yorgun bir kadın kalır, bi bakarsınız ki kocanız artık dışarıda yemek yiyor, eve geç geliyor, sizi beğenmiyor... Daha detaylara girmeme sanırım gerek yok.

Peki bu en basit ve en zor konunun üstesinden nasıl gelinir?

Ne demiştik? Erkeklerin tabiatında ödüllendirilmek var. Erkek ödüllendirilmek için kadını mutlu etme ihtiyacı duyar. Çünkü ödül aldığında artık hormonları yenilenmiş ve daha fazla kendini bir erkek bir kahraman gibi hissetmeye başlamıştır.

Çevrenize bakın, ne kadar seksi, güzel, hamarat kadınlar var ama zamanı geliyor onlar bile aldatılıyor? Neden çünkü ilk zamanlar yaptığımız o ödüllendirmeyi sonraları bırakıyoruz, sıradanlaştırıyoruz. Ve ne yazık ki erkekler daha çok ödüllendirildikleri, yani kendilerini erkek hissettikleri yerde olmaktan hoşlanıyorlar.

Evet biz aşık kadınlar ne kendimizin nede erkeklerimizin zamanla monotonlaşmasını ve o heyecanlı aşkımızın geçip yerine klasik ev hanımı kostümlerinin giyinildiği ilişkiler - evlilikler istemiyoruz. Bunun için;

Öncelikle şunu unutmayın, ihtiyaçları topluca alsanız da tane tane alsanız da üç aşağı beş yukarı aynı parayı ödüyorsunuz. Evet ev düzeni için bir listeniz olsun ama bunu siz bilin. İnanın her akşam eve dönerken bir şey alıp gelmek insanı daha çok mutlu ediyor. Kaldı ki az sonra yazacağım tüyo ile de büyük alışverişler artık eşinizle beraber gidip güle oynaya zaman geçirdiğiniz faaliyetler olacak.

Diyelim ki eve yoğurt lazım, eşinize söylediniz, aldı, geldi. Geldiğinde onu öyle çok şımartın ki, sanki dünya batıyordu ve bu bir kase yoğurt sayesinde dünya yı kurtardı. O bir kahraman. Evet aynen öyle o bir kahraman, o yoğurt olmasaydı mantı çok kuru kalacaktı, ocakta yemeği bırakıp markete gidemezdiniz, gidip gelseniz çok yorulur, terlerdiniz, zaman kaybederdiniz ve kendinize eşiniz gelene kadar çeki düzen verip "güzelleşemezdiniz". İşte tüm bu sebeplerden ötürü o bir kahraman, ona sarılın öpün, mutlaka teşekküredin, o yoğurdu almasaydı ne kadar zorlanacaktınız sizi nasıl kurtardı bunu ona anlatın. Sakın haaa market poşetini alıp dönüp mutfağa gitmeyin!!

Bu ödüllendirme işinden yorgun argın dönen eşinize çok iyi gelecek. Bir anda tüm yorgunluğunu unutup, bir kahraman edasıyla etrafınızda dolaşmaya başlayacak. Zamanla işten eve dönerken bu kez kendisi sizi arayıp "eve ne lazım?" diye sormaya başlayacaktır.

Tabi her akşam evde bir şey eksik demekte zamanla sıkar:) bu nedenle dengeleri iyi ayarlamak lazım.

Erkek mantığı ödüllendirmeye odaklı olduğu için doğru orantıda çalışır. Yani, bir yoğurt = bir ödül, çok yoğurt = çok ödül. Oysa biz kadınlar için bu; bir çiçek = bir ödül, bir ev = bir ödül eşitliğinde gider. Yani eşiniz ertesi gün de yoğurt alsa gelse siz buna karşılık yine aynı ödüllendirmeyi yapmakta zorlanacaksınız. 

Bu mantığı da öğrendikten sonra sanırım erkekleri hergün bir yoğurt almak yerine sizinle alışverişe geldiklerinde daha da çok ödül alacaklarına ikna etmek veya hissettirmek zor olmasa gerek ;)


19.11.13

gündem gündem değilse?

twitter'daki gündem tablosunu birkaç yıldır dikkate almıyorum. çünkü o gündem genellikle robotlar tarafından oluşturuluyor. benim gibi masa başındaki insanlar tarafından değil.
printscreen
"süper video"yu merak edip tıkladığınızda bir dosya indiriyor veya twitter ile giriş yapmanızı istiyor. her iki durumda da sonuç aynı, bu düzeneğin sahibi, twitter hesabınızdan canının istediği gibi yayın yapmaya başlıyor. sizin gibi diğerlerinin de hesaplarından aynı anda, aynı şeyi binlerce kez yayınlayınca al sana gündem. ayrıca meren'in de konuyla ilgili yayını okunmalı (Dolandırıcıların Şekillendirdiği Gündem ile Türkçe Twitter’ın Acınası Vaziyeti)

sadece twitter'da değil facebook'ta da yapay bir gündeme alet olunuyor.

ayrıca alakası yoksa da bakınız: odegilde.com

11.11.13

ülkeler ve çöpçüler

biliyorsunuz savaş çıkarsa
çöpçülerin maaşları yatmaz
yatsa da gecikir
böylece çöpçüler motivasyon yitirir
ülkemizi çöplük götürsün istemezsiniz.
öyleyse çöpçülerin maaşları aksamamalı.
ve biliyorsunuz savaş aksatır.
insan savaşmamalı.

8.11.13

#kızlıerkekli

Biz gençler tek istediğimiz demokrasi ve özgürlük...Sizene milletin yaşam tarzından,giyiminden kuşamından zamanın da baş örtüsü meselesi vardı şimdide bu ! bi bakıma aynı şeyler..demokrat ve özgür bir ülkede yaşıyoruz güya..İnsanların mahremine girmek,özgürlüklerini kısıtlamak bu kadar kolaymıdır..hiç bir şeyi gizli burakmadınız zaten burakında o gizli kalsın. Bu evlere giren kızlar kendi isteğiyle geliyorsa bunun kime ne zararı vardır? kaldı ki bu evlerde sadece cinsellik yapılmıyor..Ders işleniyor,güzel bir arkadaşlık ortamı oluşturuluyor. Tecavüzün cezası bu kadar az olan bir ülkede buna karışılması saçma.. Siz Kafanızı Kaldırıp Bunlarla İlgilenin..

6.11.13

patron

mevsim kış, havada nasıl soğuk öyle
aylardan eylül sanırım, kar mı yağacak ne?
fena sıkıldım, erken gelse patron bari
en azından erken çıkıp, sinemaya giderdik belki.
-yok gelemem orhan sizin için çayınızı afiyet olsun
tükan yalnız, dışarı çıktı birazdan gelecek patron.
sahi aramadı bu kız, unuttu mu yoksa?
“on dakikaya ararım, konuşuruz” demişti oysa.
-hah hoş geldin patron geciktin n'oldu
bi bayan geldi seni sordu afet-i devrandı sanki
yok be patron ne yengesi, tanımıyoz mu sanki eşini.
ha bide unutmadan kaportacı salih usta geldi
“selam söyle düğünümüz var, bekliyorum” dedi
dedi ve gitti.
anlaşıldı aramayacak; bugünde sinema ekildi
hadi ben kaçtım patron otobüste gelir zaten şimdi.
okula gideyim de biraz kafa dağıtayım bari…

bu yazı ilk kez 19.08.2013 tarihinde sefasayar'ın blogunda yayınlanmıştır.

4.11.13

bir öğrenci

i kissed a girl sayın valim

kaynak: bbc türkçe http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/131104_canli_yurtlar_genclik.shtml
öncelikle bu gibi beyanların gündemi değiştirme kaygısı ürünü olduğunu düşünmeye başladım "genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. bunun denetimi yok." ne demek abi? devletin muhafazakar duruşunu niye bir vatandaş olan ben finanse edeceğim?

bahsi geçen denetimsizlik nasıl giderilecek? yeni memurlar atanarak. yeni memurların maaşı gökten mi yağacak? hayır, vatandaşın vergisiyle ödenecek o maaş. e vatandaş muhafazakar değilse, ya da evlerde yapılabilecek "ahlaka aykırı" münasebetlerin denetlenmesini gerek görecek kadar muhafazakar değilse. bu vatandaş neden sakız, çay, un, ekmek alırken bu denetime maddi destek verecek?

niye muhafazakar bir icraat için muhafazakar olmayanlar da desteklemek zorunda? ben bir kızı öpersem sayın valim, kendimi müstakbel denetmenlerinizin kollarında mı bulacağım?

devlet büyükleri türlü tuhaf beyanlarla gençleri anarşizme mi itiyor? "kafamda deli sorular"

3.11.13

sister dediğin şey bildiğin bacı

ilkokul 4′ten beri zorunlu olarak ingilizce dersi görüyorum. hâla ingilizce meramımı anlatamam. aslında belki anlatırım da kimse anlamaz. hâl böyle olunca insan kendine “gerizekalı mıyım lan ben?” diye sormadan edemiyor. insanlar 2 ayda ispanyolca öğrenirken ben 8-10 yıldır kıçı kırık ingilizceyi öğrenemedim. lakin ki ingilizce öğrenimi konusunda benle aynı gelişimi kaydetmiş milyorlarca öğrenciyi görünce sistemin öğretme şeklinde kusur aramaya başladım. mesela "sister"ı niye "bacı" diye çevirmiyoruz? bir insanın "kız kardeeeeş, kız kardeeeeeeeeş" diye bağırması mümkün mü? bildiğin "bacıııı, bacııııııııı" diye bağırıyor işte.

ingilizcesi (sözlüksel)türkçesi (bana göre)türkçesi
Sister Kız kardeş Bacı
Brother Erkek kardeş Birader
Home Ev, yuva Hane
My baby Bebeğim Yavrum
Hey my baby Hey bebeğim Hey yavrum
ve daha bir çok şey...

çevirmenler ingilizceyi "kibar" göstermeye çalışıyor gibiler. böyle yaparak ingilizceyi benim gibi anadolu çocuklarına samimiyetsiz bir dilmiş gibi gösteriyorlar. ayıp.

bu yazı ilk kez safa'nın not defteri'nde 5 aralık 2012'de yayınlandı.